Partnerinize ebeveyn değil eş olun!
Bir münasebette sorun olmaması için çiftlerden biri kör, oburu sağır olmalı!
İlişkilerin, genel olarak sancılı ve gürültülü ‘keşif’ süreçleri olduğunu tabir eden uzmanlar, bir taraftan meczup üzere severken, bir taraftan da tartışmalar ve uyuşmazlıkların sık yaşanmasının birden fazla vakit, bireylerin ‘eş’ rolüne girmek yerine, birbirlerine ebeveynlik yapacak halde ‘anne, baba, çocuk’ rollerine girmesinden kaynaklandığını vurguluyor. Çiftlerden birinin ötekine farkında olmadan ebeveynlik yaptığında, bu durumun karşı tarafta birçok vakit öfkeye sebep olduğunu kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Bir münasebette sorun olmaması için çiftlerden birinin kör, oburunun sağır olması lazım.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi NPİTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, sağlıklı ve güçlü bir münasebetin nasıl olması gerektiği konusunu kıymetlendirdi.
Ünlü müellif John Steinbeck’in ‘Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç kıymetli değildir, kâfi ki yanında biri olsun. İnanın bana, insan fazla yalnız kaldı mı hastalanır.’ kelamına atıfta bulunan Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Bu bağlamda ilgi kurma muhtaçlığı, bebeklik devrinden sonra kaybedilen bütünlüğü tekrar bir diğeriyle bulacağımıza dair umut ile ilgilidir. Bu umutla birilerine bağlanma gereksinimi hissederiz ve yakınlaşırız.” dedi.
Çiftlerden biri başkasına ebeveynlik yaptığında öfkeye neden olabiliyor
İlişkilerin, genel olarak sancılı ve gürültülü ‘keşif’ süreçleri olduğunu lisana getiren Dr. Mert Sinan Bingöl, şöyle devam etti:
“Bu nedenle tartışmalar da sık yaşanır. Pekala bir taraftan mecnun üzere severken, bir taraftan da tartışmalar, uyuşmazlıklar neden bu kadar sık yaşanır? Bu durumun en değerli sebeplerinden birisi bağda yanlış rollere girilmesidir. Tartışmalar, birçok vakit, bireylerin ‘eş’ rolüne girmek yerine, birbirlerine ebeveynlik yapacak biçimde ‘anne, baba, çocuk’ rollerine girmesinden kaynaklanır. Çiftlerden biri, başkasına farkında olmadan ebeveynlik yaptığında, bu durum karşı tarafta birden fazla vakit öfkeye sebep olur.”
Aile bedellerinin ve zevklerinin uyuşmaması da tartışmalara neden olur
Dr. Mert Sinan Bingöl, tartışma ve uyuşmazlıkların sık yaşanmasının nedenlerini şöyle sıraladı:
“Çiftlerden birinin daha pasif, bağımlı ve zayıf karakteri varken, ötekinin etkin, baskın ve daha net duruşunun olması halinde güçlü durumdaki partner, zayıf partneri sıklıkla eleştirecek ve her vakit hatalı hissettirecektir. Toplumsal medyada gördükleri bireyi yetersiz, eksik hissettirebilir ve bunun sonucunda eşini ve bağını daima diğerleriyle kıyaslar. Tenkit yaparken, tenkitlerin davranışa yönelik değil, partnerin kişiliğine ve bütünlüğüne yönelik yapılması da tartışmanın fitilini ateşleyecek bir noktaya varır. Rol model aldıkları kök aile yapılarının farklı olması nedeniyle eşlerin ilgi kurma biçimlerinin, aile bedellerinin ve zevklerinin uyuşmaması de bir öbür neden. Eşler, ne yazık ki, birçok vakit birbirlerini değiştirmeye, denetim etmeye, yönetmeye çalışırlar. Bu hem yıpratıcı hem de boş bir efordur. Eşlerden biri çok denetimci, müdahaleci yahut dayatmacı yapıdaysa tartışmalar kaçınılmaz olur.”
İlişkiler net, açık, şeffaf irtibatla mana kazanır
İlişkilerin, kurulacak irtibatın kalitesiyle mana kazanabileceğini kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Karşı tarafın neden kırıldığını, nelere alındığını, nelere kızdığını, onun için neyin kıymetli neyin kıymetsiz olduğunu lakin ve lakin ‘net, açık, şeffaf’ bağlantı kurarak anlayabiliriz.” diye konuştu.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, bağlantılarda sağlıklı bağlantı lisanının nasıl kurulması gerektiğini de lisana getirerek, çiftlerin nelere dikkat ederlerse, bağlarında huzuru yakalayabileceklerini de şöyle sıraladı:
“Şiddet, hakaret ve aldatılma olmadığı sürece; partnerin geçmişi, bedelleri, sevdiği ve sevmediği şeyler, hayat şekli eleştirilmemeli ve olduğu üzere kabul edilmeli. Kiş hislerini tabir etmeli; üzgünge ‘üzgünüm, tükendiyse ‘tükendim’ demeli. Partnerle rekabet edilmemeli, güç savaşına girilmemeli zira eşler birbirinin rakibi değil. Karşı tarafın, pek çok mevzuda kendi bakış açısı, tercihleri, çıkarımları, hisleri olabileceği baştan kabul edilmeli ve farklılığına hürmet gösterilmeli.”
Bir bağda sorun olmaması için çiftlerden biri kör, oburu sağır olmalı
“Bir alakada sorun olmaması için çiftlerden birinin kör, başkasının sağır olması lazım.” diyen Dr. Mert Sinan Bingöl, her vakit her münasebette problemler olacağına vurgu yaptı. Bingöl, “Önemli olan bağlarda sıkıntıların varlığı değil, meselelere tahlil arayışlarına girişmektir. Bu nedenle ‘sorun’ odaklı değil, ‘çözüm’ odaklı olunmalı. Suçlayıcı olan ve karşı tarafa savunma yapma gereksinimi hissettirecek ‘sen’ lisanını kullanmak yerine, kişinin kendi hislerini karşı tarafa aktarmasına yardımcı olacak ‘ben’ lisanı kullanılmalı.” teklifinde bulundu.
Aşk, sevgi ve cinselliğin uzun soluklu alakaların tatlandırıcıları ve baharatları olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Bingöl, “Çoğu vakit bağların ‘başlaması’ için; aşk, cinsel çekim yahut hoşlanma gerekir hatta bazen bunlar olmadan bile başlayabilir. Lakin uzun soluklu olabilmesi ve sağlıklı bir halde ‘sürdürülebilmesi’ için; karşılıklı anlayış, sevgi, hürmet ve sorumluluk şuuru gerekir. Bunlar olmadan alakanın sağlıklı bir halde sürdürülebilmesi mümkün değildir.” dedi.
Dokunmayı, elini tutmayı, sarılmayı ihmal etme
İlişkilerde fizikî temasın ehemmiyetine de vurgu yapan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Dokunmak, el ele tutuşmak ve sarılmak ihmal edilmemeli. Duygusallık ve cinselliğin birbirine karıştırılmaması gerekir. Duygusallık ve cinsellik bir bütündür, biri başkasından daha değerli ya da daha değersiz hale getirilmemeli.” dedi.
Eşlerin sevgilerini sık sık lisana getirerek açıkça tabir etmesi, anlayışlı ve dengeli olması, inanç duyması ve inanç vermesi gerektiğini de kelamlarına ekleyen Bingöl, şöyle devam etti:
“Eşlerin hem kendine ayırdığı özel vakitler hem hem partnerine ayırdığı vakitler olmalı. Birbirlerine ‘özgürlük’ alanı tanımalı, birbirlerinin özeline, kıymetlerine, arkadaşlarına, mesleğine, ailesine ‘saygı’ göstermeliler. ‘Hoşgörü’, bağın ana dinamiği olmalı. Bu bağlamda partnerler birbirlerini daima eleştirmek yerine, ‘hoşgörülü’ hareket etmeli, gerektiğinde özür dilemesini bilmeli.”
‘Anlamak ve anlaşılmak’ önemli bir emek ister
Tüm bunların sağlıklı ve güçlü bir münasebetin en temel ögesi olduğunu tabir eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, kelamlarını şöyle tamamladı:
“Unutmayın; partnerinizle her vakit, her hususta anlaşmak zorunda değilsiniz, anlaşamayacağınız hususlar da olacaktır. Bu doğaldır. Bir erkeğin kendini bayanın, bir bayanın kendini erkeğin yerine koyması ve onun hislerini tam olarak anlayabilmesi sahiden güç. Bu nedenle ‘anlamak ve anlaşılmak’, önemli bir emek ister. Bu gerçeğin farkında olarak, daha yapan irtibat yolları geliştirilmeli.” Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.42761
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
