Anksiyete bugün dünyada en sık karşılaşılan ruhsal bozukluklardan biri. Öyle ki 2014 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre her beş bireyden biri anksiyeteden mustarip. Üstelik, anksiyete yaşayan bir hayli birey, bununla nasıl gayret edeceğini öğrenmiyor. Anksiyete yaşayan bireylerin ilk müracaat ettiği yer çoğu zaman dostları oluyor. Gidişat böyle olunca, hakikatinde anksiyeteyle gayret eden birey kadar, onun yakınlarına da iş düşüyor. İyi amaçla kurduğumuz bazı tümceler, anksiyeteyle gayret eden birine söylenmemesi gereken şeyler olabiliyor kimi zaman…
Anksiyete bir şahsın tüm vücudunu ve aklını altüst edebilir. Böyle gidişatta olan birini gördüğümüzde “Kendine gel, neden bu haldesin, nedir yolunda gitmeyen?” gibi laflarla takviyeci olmaya çalışırız. Oysa bunların hiçbiri işe haylaz. Beğendikleriniz bir şeylerle gayret ederken onlara takviyeci olamamak, kendini naçar sezmek insanı sıhhatli düşünmekten alıkoyar. Tek istediğiniz beğendiğiniz şahsın iyi olması, kendini iyi sezmesiyken, bazen gidişatı daha da makûslaştırabiliriz.
Anksiyeteyle gayret etmeye çalışan birinin başına gelen genellikle budur.
- “Stres yaptığın şey, bir sene sonra ortada olmayacak.”
Bu laf çoğu zaman doğru olabilir, ancak anksiyeteyle gayret eden birine en makûs senaryonun olmayacağını söylemek pek de güven verici değil. Daha da ehemmiyetlisi, anksiyete yaşayan birisi kendisini facialarla gayret ediyormuş gibi sezer. O şahsa bunu rasyonel bir biçimde açıklayamazsınız. Panik halinde olan biri, manalı düşünceye değil, onaylanmaya lüzum dinler. Hayatın çok kısa olduğunun ve makûs şeylerin başına gelebileceğinin, fobi dinlemesinin sıradan olduğunun onaylanmasına lüzumu vardır. Aynı zamanda, güvende olduğunu da dinlemek ister.
Anksiyeteye neden olan şey ne ise, hayattaki en büyük, en korkutucu, en makûs şeymiş gibi sezdirir.
- “Hayat, kaygılanmak için çok kısa.”
Evet, hayat çok kısa ve hepimiz bu kısa hayatı dolu dolu yaşamak istiyoruz. Ancak anksiyeteyle gayret eden bir şahsa bunu söylemek, onu daha fazla kaygı verir, bir de hayatın kısalığı üzerine kaygılanmaya sevk eder. Hayatın daha dolu dolu yaşanabileceğini öğrenmek, anksiyeteyle gayret eden bir şahsa yalnızca acı verir.
- “Sakin ol.”
Sakinleşmek, eyleme geçmek için bir adım değil, bir hedef olabilir. Panik yaptığımızda hepimizin istediği şey sakinleşmektir. Ancak panik halindeki birine sakinleşmesini söylerseniz, bu onu daha fazla paniğe sevk edebilir. Anksiyeteyle gayret eden bir şahsı sakinleştirmek istediğinizde, bunu söylemek yerine onun sakinleşmesini sağlayacak şeyler yapın. Ellerini tutun, daha derin soluklar almasını sağlayın. Sakinleştiklerinde ise nasıl sakinleştiklerini anlatın.
- “Bu hakikatinde o kadar da ehemmiyetli bir şey değil.”
Anksiyeteye neden olan şey ne ise, hayattaki en büyük, en korkutucu, en makûs şeymiş gibi sezdirir. Bu hissi bir düğmeyle açıp kapatamazsınız. Bu biçimde anksiyeteyle gayret eden birine “Bu hakikatinde o kadar da ehemmiyetli değil” dediğinizde, karşınızdaki birey bu tümceyi “Sen mübalağa etiyorsun” biçiminde anlar. Bunun yerine “Güç ve korkutucu olduğunu öğreniyorum ama yalnız değilsin, takviyeci olmak için buradayım” demeyi sınayabilirsiniz.
- “Boşver.”
Hiddeti, dargınlıkları, fobileri, geçmişi ve mutlu olmanızı yasaklayan her ne ise onu boşvermek ve yaşadığınız anı beğenmek son derece sıhhatli bir davranış. Ancak bu, bir seferde alınacak bir karar değil, zamanla pratik edilerek bilinecek bir şey. Panik halinde birini gördüğünüzde, boşvermesini değil, bu fobileri yaşamasının sıradan olduğunu, çevresinde onu seven insanlar olduğunu andırdırmalısınız.